Güncelleme Tarihi: 18 Mayıs 2021

Gösterim: 321

Sosyal Etkinlik ve Eğlence Topluluğumuzun Düzenlediği Genç Bi’Fest Devam Ediyor

 

 

Sosyal Etkinlik ve Eğlence Topluluğumuz Mayıs ayı süresince düzenlediği Genç Bi’Fest’te bu kez ki konukları Kişisel Gelişim Eğitmeni Buket Güngen, Uzman Klinik Psikolog Cansu Yurtseven ve Uzman Klinik Psikolog Kahraman Güler oldu.

 

Söyleşide ilk olarak “Yola Çıkma Vakti” ile Buket Güngen söz aldı. Güngen kendini tanıtarak konuşmasına başladı. Güngen, “Üniversiteden mezun olduktan sonra Sabancı Holding’te uzun süre çalıştım ve sonra ben buraya ait değilim dedim. Kurumsal hayata veda edeceğimi anladığımda kendimi geliştirmek için birçok kursa katıldım ve daha sonrasında kurumsal hayata veda ettim. Yola çıkma zamanı dedim kendime. Şimdi sizlerle bir aradayım. Bende sizin gibi üniversite yıllarından geçtim acaba iş bulabilir miyim telaşını ben de yaşadım. Aslında proje hayatlarının hayallerini kurdum. Evet, iş buluyoruz çalışıyoruz ama önemli olan ne kadar mutluyuz. Dış etkenler bizim mutluluğumuzu %10 etkiler, geri kalan mutluluk sizin elinizde. Bitirdiğiniz bölümden aldığınız eğitimlerle bir iş bulmak zorunda değilsiniz. Zaten mutlu olduğunuz işi yaparsanız para zaten gelir. Paranın amacınız değiliz aracınız olması bu yolculukta size kolaylık sağlayacaktır. Para ile de bir ilişki içinde olmamız gerekir. Para bu dünya düzeninde istediğimiz standartlarda yaşamak için ihtiyacımız olan bir araç olduğunu kabul etmeliyiz. Kendi istediğiniz işi yaparsanız.” dedi.

Planlama yaparken adım adım ilerlemenin önemine vurgu yapan Güngen, “30 adımlık bir yolu bir günde yürümektense her gün bir adım atıp yavaş yavaş yürümek bizi başarıya götürür. Bu adımlar günümüzde çok kolay atılıyor. Bilgiye ulaşmak artık çok kolay. Bu yüzden gelecekten ümidi kesmemek gereklidir. Kendimizi geliştirip, kendi sorumluklarımızı bilip vazgeçmemiz gerekir. Sevmediğimiz işlerde çalışıyoruz, mutlu olmadığımız ilişkiye devam ediyoruz çünkü bitirdikten sonra ne olacağımızı bilmiyoruz. Bu konfor alanından çıkmak istemiyoruz.  Konfor alanından çıkıp kendimizi özgürlüğe kavuşturmamız çok önemli bir noktadır. Açtığınız iş yeri batmış bile olsa size tecrübe olur. Hayatta adım atmaktan korkmamalıyız. Hayat bu kadar garanti altına alıp kontrol edebileceğimiz bir şey değil. Size başta hikâyemi bilerek anlattım. Eğer işimden ayrılmasaydım sizlerle tanışamazdım, kendimi geliştiremezdim ve bu kadar mutlu olamazdım. Hayatınızda atmak istediğiniz adımları atın, ertelemeyin. Ertelediğimiz her an hayatımızdan giden süreler. Öğrenmekten korkmayın. Bizlerin alışma ve adaptasyon süremiz vardır. Adaptasyon kabiliyetimiz ne kadar yüksek olursa hayattaki fırsatları yakalamamız kolaylaşır. Dirençlerimizi kırarsak bu hayatta çok şey kazanırız. Düşüncelerimiz hayatımızı oluşturduğu için olumlu düşünmek gerekir. Örneğin hasta olmak istemiyorum demek yerine sağlıklıyım ben demek daha etkili olacaktır. İletişim çok önemli ama burada tatlı dille bir iletişim çok önemli.” ifadelerini kullandı.

 

“Hedeflerimiz gerçekleştirmek için ne yapmalıyız?” sorusuna ise Güngen, “Şuan ki durumuz ile gitmek istediğimiz durumun arasında ki farkı bulmak lazım. Hedefim bana fark katacak mı?, beni geliştirecek mi? dedikten sonra bana lazım olan kaynakları belirleyen ve tekrar hedeflerinizi minik adımlar halinde yazınız ve küçük adımlarla yola çıkın.” dedi.

Uzman Klinik Psikolog Cansu Yurtseven ise “Geçmişin acılarından kurtulmak ve bugünü yaşayabilmek” konusunu ele aldı. Konuşmasına kendini tanıtarak başlayan Yurtseven, “Kişi geçmişe baktığında acı hissetmesin diye neler yapabilir sorunlarına yanıt vereceğiz. Hangimizin acı veren deneyimleri yok ki? Sorusuna cevap vermek gerekir. Kişilerin tüm olumsuz deneyimlerini sadece kendin yaşıyormuş gibi hissetmesini konuşacağız. Bu durumda psikolojik sağlamlık çok önemlidir. Yediğimiz darbeler bizi yerde tutarken psikolojik sağlamlığı olan kişiler çoktan ayaktadır. Ben burada hacı yatmazları örneklendiriyorum. Bizim ve hayatımızın ikilemi gibi düşünebiliriz. Darbe yer düşer sallanır ancak eski haline tekrar geri gelir. İnsan birçok acıdan zorluk çekebilir. Amaç o darbeyi yediğimizde düşmemek değil, sonrasında ayağa kalkmamız önemlidir. Bize yapılanları unutmamaya çalışmak için aklımız zihnimiz içinde bunu yapan kişileri suçlar. Bu durum araba kullanmak gibidir. Araba kullanırsak önümüze bakarız yani geleceğe ama dikiz aynasına geçmiş derken ve siz ona bakarsanız araba süremezsiniz. Yaşadığımız acılar bizi yavaşlatırsa bu durum normal ancak durduruyor ise bir sorun var demektir. Son sürat hızla giderken önünüzde bir şey görürseniz biraz yavaşlayıp ne olduğunu görmek gerekir ancak akan trafikte durmak size daha büyük sorunlar yaşatır. Mutlu olmanın yolu acı çekmemekten geçmez. Duygular normal akışında yaşanır. Ağlarken gülüyorsanız bu duruma uygun değildir. Kaygıdan kurtulmak, öfkeden kurtulmak duygulardan kaçınılsa da yaşanılması gerekir. Öfke duyduğumuzda yolunda gitmeyen bir şey vardır ve yönetmem gerekir. Öfke kontrol edemediğimiz zaman zararlıdır. Yaşanan acının sonunda kendinize acımanız ve suçlamanız size fayda sağlamaz. Yol kat etmek istiyorsak olayı olduğu gibi kabul etmemiz gerekiyor. Mesela aldatıldıysanız aldatıldım demek gerek. Ben ona bunu yaptım hak etmedim demek yerine, ben aldatıldım demek gerekir. Her ne olursa olsun acıdan kaçmak çok yanlış bir durumdur. Kendimizi ne kadar korumak istersek o kadar yalnız kalırız. Asansör fobimiz var ve 20 kat çıkıyorsanız. Panik atağınız azalır, kalp çarpıntınız azalır yorulmuş oluruz. Ancak asansöre binmediğiniz ve merdiven kullandığınız her gün bu fobiniz daha da şiddetlenecek. Sizin için zor olan durumu ancak üstüne giderek yenebilirsiniz. Düşünce kısmına geldiğimizde ise düşünce gerçek mi? Gerçekçi mi? diye ikiye ayırmak lazım. Belli sorular sorup bunları ayırmak lazım. Örneğin hasta olduğumda benimle ilgilendi. Gece hava almak istediğimde benimle yürüyüşe geldi gibi düşünceler yazıyoruz. Burada bana değer vermiyor düşüncesini sınıflandırmak acı durumunu atlatmak için önemli bir adımdır. Ne öğrendim sorusunu kendimize sormak bizi geliştirir. Mesela bir sınavdan kaldığınızda neleri eksik yaptığınızı görüp o eksiği kapatabilirsiniz. Kendimize iyi davranmak psikolojiyi sağlam tutmak için değerlidir. Herkes iyi davranıp kendinize bunu göstermememiz iyileşmemizi geciktirir” şeklinde konuştu.

 

Söyleşide son olarak Uzman Klinik Psikolog Kahraman Güler ‘Ön yargıları yıkmazsan onlar seni yıkarlar’ konusunu ele aldı. Kahraman, “Önyargı aslında bireysel ve toplumsal hayatımızda bizi o kadar zorlar ki biz bunun farkında olamayabiliriz. Bununla başkalarına zarar verebileceğimiz bir olgu. Çoğu zaman başkalarının duygularına hayatlarına şahit olmadığımız için farkında olmaya biliriz ve yapacağı olumsuz değerlendirmeler ile önyargılarını şekillendirmeye başlar. Genelde önyargılar yanlı tutumlardır ve çiğ bilgilerdir. En temel açıdan baktığımızda insan dünyaya geldiğinde farklı kuramlara göre boş bir levha gibi gelir. İçinde bulunduğu toplumsal koşullar onun nasıl biri olacağına dair bize ciddi referans olur. Kişinin hangi siyasi, dini, toplumsal koşulları ve kişilik özelliklerini taşıdığı tahmininde bile bulunabiliriz. Kişi çocuk yaşlarında dışlandığında ileri yaşlarında bu olumsuz davranışları ve öfkesini önyargı olarak karşısında ki insanlara gösterir. İnsanları sevmek ve güvenmek açısından sıkıntı yaşar. Çocuk yaşta bir grup tarafından herhangi bir sebepten dışlandıysa başka gruplara karşı önyargılı yaklaşmasına sebep olur. Hayatta doğal akış içerisinde hayatta kalmak için bir takım kalıp yargılar oluşturarak bilgiyi yeniden öğrenmek zorunda kalmalıyız. Ve birçok etkenden dolayı sistem tarafından dışlanması burada olumsuz kalıp yargıların oluşmasına neden olur. Bu kalıp yargı bazen olumlu düşüncelerine sahip olmamızı da sağlar. Önyargılarla hareket eden bir bireyin çiğ bilgiye sahip olduğunu ve diğer etkenlerle bağdaştıramadığını söylemek mümkündür. Kişi bildiği doğruların dışına çıkmak istemez. Kalıp bir yargı olarak ‘başımıza icat çıkarma’ tabiri örneği verebiliriz. Biz yenilik alanımıza girsin istemiyorsak önyargılıyızdır. Psikolojik açıdan ele aldığımızda kişi içinde bulunduğu konuma, etrafında bulunan insanlara güven veremediyse, değerlilik sorunu ve aidiyet sorunu olan kişilerde var olduğunu görüyoruz.

 Bu bağlamda başkalarının hayatına gösterdiğimiz değerde önemli. Aile, arkadaşlık, ilişki gibi kuramlara bakalım. Örneğin erkek aldatır, aşk biter vs. burada kişi ne istediğini bilmiyor. X arabasına sahip olmak bana ne verebilecek, x dinine inanmak bana ne katacak. Kişi burada x ifadesinin ona ne kattığını anladığında kendisi için doğrusuna karar verecektir. Toplumda da biz hangi iyi kuramı seçersek diğer toplum bunu örnek alacaktır. Aramızda çok titiz arkadaş vardır. Mesela bir yere gittiğini oranın çok pis olduğunu düşünebilir. Peki ya o kişi bu denli temiz olmasaydı o düşünceye sahip olmasaydı ne olacaktı. İşte önyargı kişinin kendinin psiko dinamiğinde bir zorlantı vardır. Eğer senin dinin harikaysa bırak bir başkası kendi kötü dininde kalsın veya senin ırkın mükemmelse karşı taraf kendi ırkında kalsın.” dedi.

 

 

 


Fotoğraflar